TPQ


  Anasayfa TPQ Hakkında İletişim Facebook Twitter Abone Ol
 
TPQ Kitap Tanıtımı ve Yuvarlak Masa Toplantısı:
Lütfi Maktuf “Tunus’u Kurtarmak”
16 Aralık 2013

Tunuslu avukat, iş adamı ve sivil toplum aktivisti Lütfi Maktuf’un kaleme aldığı Sauver la Tunisieadlı çalışmanın geçtiğimiz hafta Modus Kitap tarafından yayımlanan Tunus’u Kurtarmak - Çalınan Arap Baharı başlıklı Türkçe baskısının tanıtımı vesilesiyle Turkish Policy Quarterly (TPQ) dergisi tarafından düzenlenen, yazarın da konuşmacı olarak katıldığı yuvarlak masa toplantısı, 16 Aralık 2013 tarihinde İstanbul Grand Hyatt Otel’de gerçekleşti.

Moderatörlüğünü, kitabı Türkçeye çeviren Erkut Emcioğlu’nun üstlendiği toplantının açılışında, eserin bugüne kadar altı dilde yayımlandığına ve dünya gündeminde önemli yer tutan Arap Baharı çerçevesinde Tunus’ta yaşananları incelediğine vurgu yapıldı.


Tunusu kurtarmak


Kitabın çıkış noktası olarak TPQ Yaz 2012 sayısında yayımlanan makalesini1 işaret ederek söze başlayan Lütfi Maktuf, çeşitli Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde verdiği derslerin yanı sıra ve dört ay süren Tunus gezisi sayesinde Arap Baharı ve Tunus tecrübesine dair düşüncelerinin olgunlaştığını aktardı. Yazar, kitabın amacının, Tunus’ta ve bölgede hâkim olan kavram kargaşası yüzünden aklı karışan insanlara yol göstermek olduğunu söyledi. Atatürk’ün “Türk Baharı” deneyiminin aydınlatıcı niteliğine atıfta bulunurken Maktuf, Müslüman-Arap dünyasında herkesin sorduğu, “neden Batı teknolojik, toplumsal, örgütlenme ve özgürlükler alanlarında sürekli gelişme sağlarken, biz hâlâ yoksulluk ve umutsuzluk içinde yerimizde sayıyoruz?” sorusuna Türk önderin bulduğu cevabın “ilerleme gereksinimi” olduğunu dile getirdi. Maktuf’a göre bu soruya, Tunus, Mısır gibi ülkelerde bazen Atatürk modeli, bazen de köklerini 1928 Mısır’ında bulan “İslam’a geri dönüş” hareketi, cevap olarak önerildi.

“Tunus’u Kurtarmak”ta anlatıldığı üzere, uluslararası Müslüman Kardeşler hareketi, Arap Baharı’nı eyleme geçmek için doğru zaman olarak değerlendirdi. Bu bağlamda, Tunus’taki İslamcı Ennahda hareketi, hedeflerine ulaşmak için iki husustan yararlandı. Birincisi, İslam ve demokrasi arası uyumu vurgulamak, ikincisi ise Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yönettiği Türkiye’yi model olarak sunmak. Maktuf, Türkiye’yi başarılı kılan ideolojiyi kendilerinin de benimsediğini iddia eden Ennahda’nın bu yolla halktan oy aldığını söylerek konuşmasını tamamladı.


Tunusu kurtarmak


Soru cevap bölümünde “İslamcı Protokolü” adını verdiği olguyu açıklayan Maktuf, özünde “ılımlı İslam” ile “Selefî İslam” arasında bir fark olmadığının altını çizdi. Yazar, İslamcı Protokolü’nün şeriatın uygulanmasına ve Hilafet sisteminin kurulmasına dayandığını belirtti. Ayrıca sistemin, sadece Müslüman dünyasında değil, tüm dünyada geçerli olmasının öngörüldüğüne dikkat çekerek, Müslüman Kardeşler’in hedefe ulaşmak için her yolu deneyeceğini vurguladı.

Tunus’taki yönetimin, şeriatı getirme amacını gütmediği yönündeki açıklamalarıyla ilgili yorumunda Maktuf, İslamcı Protokolü’nün ancak yavaş yavaş hayata geçirilebileceğini,  laflar yerine eylemlere ve verilere bakıldığında, İslamcıların nasıl bir ikili söylem benimsediğinin anlaşılacağını, neticede karmaşık bir düzenek ile karşı karşıya olunduğunu dile getirdi.

Tunus’un ekonomik durumuna da değinen yazar, 2011’den bu yana, kredi derecelendirme kuruluşlarının Tunus’un notunu altı defa düşürdüğünü söyledi. Turizm sektörünün sorunları hakkında ise, verilerin özellikle Fransa’dan gelen turist sayısındaki büyük düşüşü kanıtladığını belirtti.


Tunusu kurtarmak


Tunus Kurucu Meclisi’nde kadın vekil sayısının fazla olmasını seçim sisteminin getirdiği zorunluluğa bağlayan Maktuf, bu vekillerin çoğunun Ennahda üyesi olduğunu, bu partinin de kadınları sadece kotaları doldurmak için aday gösterdiğini ve seçilenlerin Tunuslu genç kızlar için rol modeli olmadığını vurguladı.

Tunuslu yazar Müslüman Kardeşler’in, sivil toplum örgütü olup olmadığı sorusuna cevaben, 1928 yılında hareketin tabandan gelen bir sivil toplum örgütü şeklinde kurulduğunu, zaman içerisinde işlettiği hastaneler, okullar ve barınaklar aracılığıyla halkın temel ihtiyaçlarını karşılayan bir çeşit paralel devlet haline geldiğini söyledi. Maktuf, örgütün başarısını etkin saha çalışmalarına bağladı.

Türkiye ile Tunus’un karşılaştırılmasını doğru bulmayan Maktuf, Tunus’ta iktidardaki İslamcılara verilen tek görevin bir yıl içinde yeni bir anayasa hazırlamak olduğunu dile getirdi. Halkın İslamcı partileri neden desteklediğinin sorulması üzerine yazar yozlaşmış, otoriter yönetimlerin mağduru bu kişilerin adil düzen kurma söylemi ile halkı ikna ettiklerini, ancak bugün seçmenlerin farklı davranacağını, bunun sebebi olarak da Tunuslu İslamcıların hiçbir sözlerini yerine getiremediklerini ve İslamcı Protokolü’ne yönelik hedeflerini açığa vurduklarını belirtti.

Tunus’ta sivil toplumun ve kadınların gücünü küçümseyen İslamcıların hataya düştüğünü aktaran Maktuf, çıkış yolu olarak sivil toplum ve kadınları işaret etti. Yazar, kendisinin de siyasete atılmak yerine bir sivil toplum örgütü olan Almadanya’yı kurmayı bu nedenle tercih ettiğini hatırlatarak sözlerine son verdi.

 


1 Lotfi Maktouf, “Arab Spring Status Report: Where is Tunisia Heading?,” Turkish Policy Quarterly, Vol. 11 No. 2 (Summer 2012), http://www.turkishpolicy.com/article/810/arab-spring-status-report-where-is-tunisia-heading-summer-2012/

 

Partnerlerimize Teşekkürler

 

Adres: Kadir Has Universitesi Cibali Kampüsü Sosyal Sorumluluk Binası (Beyaz Ev)
No:14 Kat.1 No.9 Fatih- İstanbul
Telefon: +90 212 621 4442 - +90 212 621 9258 Faks: +90 212 531 8718 info@turkishpolicy.com