Anasayfa TPQ Hakkında İletişim Facebook Twitter Abone Ol
 
  Türkiye’de Kadın Hakları ve LGBT Özgürlükleri
- Bir Değerlendirme

Turkish Policy Quarterly (TPQ) tarafından, Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu’nun MATRA Fonu desteği ile düzenlenen “Türkiye’de Kadın Hakları ve LGBT Özgürlükleri – Bir Değerlendirme” başlıklı seminer 6 Kasım 2013 tarihinde İstanbul Grand Hyatt Oteli’nde gerçekleşti. İki oturumlu organizasyona katılan panelistler, Emine Bozkurt, Aylin Nazlıaka, Fatma Bostan Ünsal, Hülya Gülbahar, Binnaz Toprak, Yasemin Öz, Rojda Tekin ve Serdar Manavoğlu sırayla, değerli görüşlerini paylaştılar. Moderatörlük görevini kadın hakları aktivisti Selen Lermioğlu Yılmaz ve TPQ Genel Yayın Yönetmeni Diba Nigar Göksel’in üstlendiği seminerde dile getirilenler basında da yoğun ilgi gördü.


Oturum1


“Türkiye’de Kadın Hakları” oturumunda, moderatör Selen Lermioğlu Yılmaz’ın kadına yönelik şiddetin çeşitliliğine vurgu yapan açılış konuşmasının ardından Hollanda İşçi Partisi, Avrupa Parlamentosu Vekili Emine Bozkurt; AB ülkelerinin sicilinin de mükemmel olmadığı bu alanda iyileştirilmelerin yapılması gerektiğinin altını çizerek, Türkiye’nin 2023 hedeflerinde kadın istihdam oranının yüzde 35 olarak belirlenmesinin yetersizliğinden dem vurdu. Türkiye’nin dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefi doğrultusunda, kadın istihdam oranını arttırması gerektiğini savunan Bozkurt ayrıca, kadınların sendikalar bünyesinde aktif rol almasının şart olduğunu belirtti. Bozkurt “kadınların çalışma şartlarının iyileştirilmesi için sadece erkeklerin bir şeyler yapmasını bekleyemeyiz” diye ekledi.

CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, kadının bir birey ve eşit bir yurttaş olarak görülmesi için çalıştıklarını ve bunun partiler üstü bir konu olduğunu dile getirdi. Türkiye’deki toplumsal baskılardan söz eden Nazlıaka, ailelerin erkeklerle aynı ortamda çalışması halinde “evlilik değeri düşecek” diye genç kızlarının çalışmasına izin vermediğinden yakındı. Hükûmetin açıkladığı İstihdam Paketi'ni desteklemediklerini duyuran CHP Milletvekili, söz konusu paketin kadını kuluçka makinesi olarak gören bir zihniyetle hazırlanmış olmasından şikayet etti. Nazlıaka, “eğer Türkiye’deki istihdamı artırmak amacıyla yapılsaydı desteklerdik. Sivil toplumun, üniversitelerin ve iş dünyasının görüşü de alınmadı” dedi.

Başbakan Erdoğan'ın öğrencilerin “kızlı erkekli” aynı evlerde kalmasına yönelik sözlerini, “çok tehlikeli bir durum” olarak nitelendiren Muş Alparslan Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Fatma Bostan Ünsal, “28 Şubat döneminde de namaz kılınan öğrenci evleri vardı ve cemaatle ilişkilendiriliyordu. Bu evlere baskı ne kadar kötü bir şeyse şimdi de öğrenci evlerine yönelik böyle bir baskı daha kötü bir şey. Bu, toplumdaki güven unsurunu zedeleyeceği için de çok önemli ve çok tehlikeli bir durum.” dedi. Dekoltesi hakkında üst düzey AKP’li bir siyasetçinin yaptığı yorumdan sonra işten çıkarıldığı iddia edilen TV sunucusundan bahseden Ünsal kadın haklarına her müdahalenin karşısında olduğunu belirterek, “Dünyanın herhangi bir yerinde insan haklarına yapılan müdahale, bana yapılan bir müdahaledir” dedi. Türkiye’de başörtüsünün serbest olması yönünde yüzde 80 oranında destek bulunduğunu belirten Ünsal, “muhafazakâr kadınların da yaşam tarzına müdahale oldu, başörtülü kadınlar okullardan ve kamusal alanlardan dışlandı” dedi.

Türkiye’deki kadın hareketinin gelişimini özetleyen, ve bu hareketin güçlü ve bağımsız bir şekilde organize olduğunu vurgulayan, Anayasa Kadın Girişimi Temsilcisi Avukat Hülya Gülbahar, 1980’lerde Türkiye’nin feminist kelimesini kullanmaktan çekinmediğini, bu günlerde ise kazanılmış bütün hakların tehlike altında olduğunu ve kadın hakları savunucularının marjinal olarak addedildiğini dile getirdi. Gülbahar, dönüm noktası sayılabilecek 2002 yılından bu yana kadın hareketi olarak ayakta durmaya ve kazanılmış hakları kaybetmemeye çalıştıklarının altını çizdi.


Oturum1


Seminerin soru-cevap bölümündeki tartışmada Hülya Gülbahar kadını sosyal hayattan ve siyasetten çekme politikası uygulandığını belirtti. Ahlakla ilgili terimlerin kanunlarda yer almasından dolayı kadınların vücutlarının herhangi bir bölgesi göründüğü için tutuklanabildiği hatırlatıldı. Başörtülülere karşı baskı olmamış olduğu yönündeki bir yoruma cevaben ise Fatma Bostan Ünsal, “Bu ülkede seçildiği halde milletvekili olamamış biri var, yasak yoktu denemez” dedi.

“Türkiye’de LGBT Özgürlükleri” başlıklı ikinci oturumda moderatörlük görevini üstlenen Diba Nigar Göksel, LGBT konusunda mecliste ilk defa bazı girişimlerde bulunulduğunu ancak siyasilerin homofobik açıklamalarında hiçbir azalma olmadığını belirtti.

AB'deki LGBT özgürlüklerinden ve haklarından bahseden Emine Bozkurt, Hollanda'nın cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim nedenli sığınma taleplerini kabul ederken, bireylerin kendi ülkelerinde seçtikleri/yaşadıkları yönelimlerini açıklamalarını şart koştuğunu hatırlattı. Sığınma talepleri, bireylerin kendi ülkelerinde tehdit altında olmaları koşuluyla kabul edildiğinden, LGBT bir bireyin kendi ülkesinde cinsel yönelimini açıklamamış olması halinde Hollanda'da sığınmacı olamadığını hatırlatan Bozkurt, bunun da LGBT bireyler için zorlayıcılığından bahsetti.

AB’nin aday ülkelere bireysel haklara saygı duyması konusunda baskı yapması gerektiğini de savunan Bozkurt, bu koşullar sağlanmadığı takdirde Birlik’e üye olunamayacağını belirtti.

CHP İstanbul Miletvekili Binnaz Toprak, verdikleri bütün kanun tekliflerinden “kadın–erkek eşitliği” ibaresinin ve “toplumsal cinsiyet” kavramının çıkarıldığını söyledi. AKP içinde bu konulara empati duyan ancak korktukları için hiçbir şey diyemeyenlerin bulunduğunu öne süren Toprak, Meclis’te LGBT bireylerin sorunları ile ilgili bir araştırma komisyonu kurulması teklifinin reddedildiğini dile getirerek “Kanun teklif etsek o da zaten reddedilirdi” dedi. LGBT toplumunun birçok sorun yaşadığını belirten Toprak, bu kişilerin iş bulamadıkları için fuhuş yapmak zorunda bırakıldıklarını ve polis şiddetine maruz kaldıklarını söyledi. Kabahatler Kanunu nedeniyle LGBT’lere inanılmaz cezalar yağdırıldığına dikkat çeken Toprak, polisin sokaktan çevirdiği birini iç çamaşırını beğenmediği için ceza yazabildiğini aktardı. CHP Milletvekili, ayrıca, LGBT bireylere verilen cezalar ile ilgili Kabahatler Kanunu’nda değişiklik yapılması için Meclis’e yeni bir teklif vereceğini duyurdu.

Antikapitalist Müslümanlar Dönem Sözcüsü Rojda Tekin, din ve sivil haklar ilişkisinden bahsetti. Türkiye’deki homofobik yaklaşımın din kaynaklı olmadığını anlatan Rojda Tekin, “Dinin özünde homofobik yaklaşım yoktur, bunu dini kendi tekeline alan insanlar bu hale getirmiştir” dedi. LGBT bireylerin herşeyden önce yaşama hakkının garantilenmesi gerektiğini söyleyen Tekin, “Eğer Allah bir insanı yaratmışsa, onu yok sayamazsınız. Allah boşuna yaratmaz bu insanı ve bu özellikleri vermez” görüşünü dile getirdi. İslam’ın bir hoşgörü dini olduğunun altını çizen Rojda Tekin, “İslam dünyasında açılım yapılabilir ve Türkiye de bu konuda bir öncü olabilir. Yaratılanı yaratandan ötürü sevme anlayışı varsa, bu Türkiye’de olabilecek bir şeydir, hoşgörü dilini yeniden ortaya çıkartmak gerekir” dedi.


Oturum2


Kaos GL Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Avukat Yasemin Öz, Türkiye’de LGBT bireyler ile ilgili olumlu veya olumsuz neredeyse hiçbir düzenlemenin bulunmadığının altını çizerek bu bireylerin, şiddetin çok farklı tiplerine maruz kaldığını ve bunu engellemenin temel yolunun ayrımcılığı açıkça yasaklamak olduğunu belirtti. “LGBT’lerin en büyük sorunu genel ahlâk kavramı. İlgili ilgisiz her yasada var. Yönetmeliklerde var. Ahlâk ne? Tanımı yok. Uygulayıcının kriterlerine kalmış bir olgu” ifadelerini kullandı. Öz, LGBT bireylerin nelere maruz kalabileceklerinin belirsizliğinden ve, ahlâksız kabul edilerek ayrımcılığa uğrayanların sayılarının çokluğundan yakındı.

Amsterdam Belediyesi’nde LGBT odaklı politikalar üretilmesi hakkında danışmanlık da yapmış olan, Paradiso Amsterdam’ın Yapımcısı ve Organizatörü Serdar Manavoğlu, LGBT bireylerin toplum tarafından tanınması için Hollanda’da kendi yaşadığı deneyimlerini paylaştı. “Türk müsün, eşcinsel misin?” şeklinde bir soruyla karşılaştığını belirten Manavoğlu, ikisini birden olmanın imkansızlığı gibi bir algının var olduğu ve bununla mücadele edilmesi gerektiğini dile getirdi.

Panelin soru-cevap kısmında Avukat Fırat Söyle, Karayolları Trafik Kanunu nedeniyle caddelerde çalışan trans bireylere yüklü miktarda cezalar verildiğinden bahsetti. Bu cezaların Kabahatler Kanunu çerçevesinde yazılan cezalardan çok daha fazla olduğunu aktaran Söyle, eşcinsel olması nedeniyle memurluktan çıkarılanların da hiçbir hak talep edemediğini belirtti.

 

Partnerlerimize Teşekkürler

 

Adres: Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü Sosyal Sorumluluk Binası ( Beyaz Ev )
Küçük Mustafa Paşa Mah. Seferikoz Sok. No:14 Kat.1 Fatih- İstanbul
Telefon: +90 212 621 4442 - +90 212 621 9258 Faks: +90 212 531 8718 info@turkishpolicy.com