If you can't view the email, please click here.
subscribe
Logo

Değişen Türkiye’de Din, Milliyetçilik ve
Değerler Paneli - 28 Haziran 2018

Turkish Policy Quarterly’nin, 28 Haziran 2018’de düzenlediği Değişen Türkiye’de Din, Milliyetçilik ve Değerler paneli Kadir Has Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Merkezi’nin ev sahipliğinde gerçekleşti. Panelde, Türkiye toplumunun değişen ulusal kimlik algısı, kimlik tartışmalarının yarattığı sosyal tansiyon ve ülkeyi şekillendiren değerler ile birlikte bu gelişmelerin dış politika yapımına etkileri değerlendirildi. Panel, günümüz toplumundaki kutuplaşmanın gelecek nesiller için ne ifade ettiği ve artan milliyetçilik karşısında Türkiye’nin dış politikada büyük devletler ile olan ilişkilerini yeniden nasıl tanımlanması gerektiğine odaklandı.

Panel konuşmacılarının sunumları ile başlayan toplantının moderatörlüğünü Turkish Policy Quarterly dergisinin Editoryal Danışmanlarından olan ve Okan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Doç Dr. Zeynep Alemdar üstlendi. Panelin konuşmacıları Kadir Has Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi dekanı Prof. Dr. Mitat Çelikpala, gazeteci Ahu Özyurt ve SONAR Araştırma Şirketi başkanı Hakan Bayrakçı idi.

Alemdar’ın ilk söz hakkı verdiği Çelikpala, “Türkiye’de değişenler ve değişmeyenler” başlığıyla yaptığı değerlendirmede Türkiye’de değişimin yeni bir kavram olmadığını belirtti. Tanzimat döneminden bu yana Türkiye siyasetinde bazı kavramların tüm dönemlerde varlığını sürdürdüğünü, Türkçülük ve İslamcılık gibi kavramların tanımlarının farklı siyasi dönemlerde güç paylaşımı yapan gruplar tarafından zamanın ruhuna göre anlamlandırıldığını savundu. Aynı şekilde, kimlik ve değerler gibi kavramların da, Batıya karşı kuşkucu yaklaşım ve iç düşman-dış düşman ikilemi üzerinden tanımlandığını belirtti.

Değişen Türkiye için yeni sistem tartışmalarına da değinen Çelikpala, siyasi gündemin, güçler ayrılığı ilkesi ve parlamentonun rolü gibi tartışmaların bir süredir artık liderler üzerinden ilerlediğini ifade etti.  Türkiye’de siyasi partilerin rolünün bitiyor olabileceğine dikkat çeken Çelikpala liderler üzerinden ilerleyen bu yeni Türkiye sürecinde ordu ve yargı gibi organların tanımı ve analizlerinin de yeniden yapılması gerekebileceğini savundu. Türk dış politikasının kimliği konusu üzerine de “Türk Dış Politikasının resmi olarak iki amacı var: terörle mücadele ve Avrupa Birliği üyeliği. Fakat Ortadoğu’ya geldiğimizde ise Türkiye dış politika algısı ve hedefleri güvenlik kaygısıyla şekilleniyor. Bölgede operasyonlar yapan, bölgesel güç tanımına uyan Türkiye için iç siyasetteki kırılmaları gidermesi önemli” değerlendirmesini yaptı.

Panelin ikinci konuşmacısı Ahu Özyurt ise dış politikada Türkiye’yi bekleyen zorluklara dikkat çekti. Özyurt, “Fırat nehri bölgenin Berlin Duvarı olabilir, bölgede kalıcı bölünmelere yol açabilir” diyerek, nehrin batısında yer alan Rusya ve Esad yanlısı güçler ve nehrin doğusundaki Amerika ve Fransa yanlısı güçle ile Türkiye’nin yakın dönemdeki ilişkilerinin önemli olduğunu belirtti. Özyurt, Türkiye’nin yeni dış politikasındaki anahtar kavramlardan girişimci dış politika kavramını da değerlendirdi. Türkiye’nin Afrika’da yerel belediyelere, inşaat şirketleri aracılığı ile kıtanın kalkınmasına yaptığı destekten bahseden Özyurt; bu ülkelere sağlanan “Çin modeli” benzeri desteğin Ankara’nın gündeminde bir süredir üst sıralarda olduğuna değindi.

Özyurt ayrıca, sosyal medyanın iç siyasetteki kutuplaşmaya etkisi üzerine çarpıcı bir değerlendirmede bulunarak, “Sosyal medya kutuplaşmanın bir katalizörüdür, fakat aynı platform bu kutuplaşmanın bir ilacı da olabilir. Çünkü karşı gruba, kendimizden görmediklerimize dokunmanın en kısa ve çabuk yolu sosyal medya” dedi. Dolayısıyla sosyal medyanın önyargıların kırılmasında önemli bir rolü olabileceğini belirtti. Basın ve medya alanında Türkiye toplumunun değerlerini şekillendirmede özellikle muhafazakar kesim için geleneksel medya araçlarının başat rolüne vurgu yapan Özyurt, yeni yönetim sistemi üzerine de şu iddiayı ortaya koydu: “Yeni sistemde eğer istenen iki partili bir düzene ilerleyiş ise parti örgütlenmeleri arasında daha yapıcı ilişkiler olabilir, bu da kutuplaşmanın giderilmesi yönünde bir etki yapabilir.”

Panelin son konuşmacısı Hakan Bayrakçı ise değişen Türkiye tartışmalarına tarihsel bir bakış açısı getirdi ve konuşmasını siyasi akımlar, siyasi eğilimler ve seçmen algıları etrafında şekillendirdi. Türkiye’de 30-40 yıldır yükselen muhafazakar siyasi akımın karşısında duracak sınırlı sayıda akımın olduğuna değinen Bayrakçı tarihsel olarak bunlardan en önemlisinin sol akım olduğunu belirtti. Bayrakçı, 2002’de sürpriz bir şekilde iktidara gelen AK Partinin yaptığı hizmet ve altyapı çalışmaları nedeniyle iktidarını pekiştirmesinin sol merkezli siyasi akımın da kimlik, lider ve tutum değiştiresine neden olduğunu söyledi. Türkiye’de muhalefet eksikliğinin günümüz siyasetinde sol siyaset üzerinden çözüme kavuşturulmasını mümkün görmeyen Bayrakçı, “SONAR’ın araştırmasına göre Türkiye’de kendini solcu olarak tanımlayanların oranı yüzde 3. Aynı soruya sosyal demokrat olarak yanıt verenlerin oranı yüzde 2 ve sosyalistim diyenlerin oranı ise yüzde 1” dedi. Dolayısıyla yalnızca bu kesimlere hitap edecek bir siyasi örgütün iktidara gelmesinin pek de olası olmadığını savunan Bayrakçı “İktidar elini sallasa yüzde 52 oy alıyor” dedi. Muhalefet konusunda ise başkanlık seçimini kaybeden Muharrem İnce’nin yüzde 30 gibi partisinden yüksek bir oy almasına rağmen kendi hatalarını analiz etmeye yönelmesinin Türkiye siyaseti adına olumlu bir gelişme olduğuna değindi.

2002’den beri yana TPQ 150 adet çeşitli toplantı, panel, konferans ve yuvarlak masa etkinliğini organize etmiştir. Önceki etkinliklere bu adreste göz atabilirsiniz: http://turkishpolicy.com/events TPQ toplantı ve yayımlarının medyadaki yansımalarına da bu adresten ulaşabilirsiniz: http://turkishpolicy.com/tpq-in-the-media

Address: Asmalı Mescit Mh. Oteller Sk. No:8 Kat:2 Beyoğlu/İstanbul
Phone: +90 212 621 4442 - +90 212 621 9258 Fax: +90 212 531 8718 info@turkishpolicy.com

Click to unsubscribe